27 Mayıs 2012 Pazar
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'E KIYAMETE
KADAR OLAN BAZI OLAYLARIN
BİLDİRİLDİĞİNE DAİR HADİSLER
İmam Taberani 'nin naklinde İbn-i Ömer (r.a.) kainatın
hocası Efendimiz Hazretleri'nden rivayet eder: "GERÇEKTEN
HAK TEALA HAZRETLERİ DÜNYANIN TAMAMINI
BANA YÜKSELTTİ. YANİ DÜNYANIN HER YERİNİ BENİM
KARŞIMA TUTTU. BEN O DÜNYAYA VE KIYAMET
GÜNÜNE DEĞİN ONDA OLACAK HADİSELERE ŞU
AVUCUMUN İÇİNE BAKTIĞIM GİBİ BAKARIM."
(Mevahib-i Ledünniyye, Osmanlıcaya çeviren: Baki, 2. Cilt,
sf.376)
Hz. Huzeyfe anlatıyor: "Resulullah (s.a.s) bir gün kalktı;
bize kıyamete kadar olacak şeyleri anlattı. Bunları belleyen
belledi, unutan unuttu. Bu arkadaşlarım bunu bilirler.
Resulullah (s.a.s)'ın haber verip de, benim zamanla unuttuğum
şeyleri, o şey olduğunda hatırlıyorum. Tıpkı, kişi birisini
yokluğunda hatırlamayıp onu gördüğünde tanıması gibi..."
(Tirmizi, Fiten: 23)
Yine O şöyle demiştir: "Rasûlullâh (sav) bana kıyamete
kadar olacakları anlattı. Ben O'na olacak herşeyden sordum,
sadece Medine halkını neyin çıkaracağını sormadım.
(Müslim, Fiten ve Eşrâtu's-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi)
Ebû Zeyd Amr b. Ahtab el-Ensârî (ra) şöyle demiştir:
"Rasûlüllâh (sav) bize sabah namazını kıldırdıktan sonra
minbere çıktı, öğleye kadar hutbe verdi ve indi. Namazı kıldı.
Sonra minbere çıktı. Güneş batana kadar hutbe verdi.
Bize olmuş ve olacak şeyleri anlattı. Onları en iyi bilenimiz
en çok ezberleyenimizdir." (Müslim, Fiten ve Eşrâtu's-Sâat
(18/16 Nevevi Şerhi)
Huzeyfe b. Yemân (ra) şöyle demiştir: "Vallahi ben kıyamete
kadar olacak fitneleri insanlar içinde en iyi bilenim.
Rasûlullâh (sav) bana gizli olarak anlattığı bu şeyleri başka
kimseye anlatmamıştır. Fakat Rasûlüllâh (sav) fitneleri benim
de içinde bulunduğum bir mecliste anlatıyordu.
Fitneleri sayarak dedi ki: (Onlardan üç tanesi neredeyse hiçbir
şeyin peşini bırakmaz, bazıları yaz rüzgârı gibidir.
Küçüğü de vardır, büyüğü de.)"
Huzeyfe şöyle demiştir: "Benden başka o mecliste bulunan
insanların hepsi gitti." (Müslim, Fiten ve Eşrâtu's-Sâat (18/16
Nevevi Şerhi))
Resulullah (s.a.s), kendisinin bu farklılığına şu sözleriyle
dikkat çeker: "Ben sizin görmediğinizi görür, duymadığınızı
duyarım." (Tirmizi, Zühd: 9; İbn Mace, Zühd, 19 D. el-Marife,
Beyrut, 1996)
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN OLACAĞINI
BİLDİRİP, O HAYATTAYKEN GERÇEKLEŞMİŞ
OLAN BAZI OLAYLAR
Bir gün Resulullah (s.a.s) mihraptayken der: "Saflarınızı
düzgün tutun. Ben sizi önümde iken gördüğüm gibi, sırtım
dönük olduğunda da görürüm." (Buhari, Ezan: 72)
Hz. Peygamber (s.a.s), Bedir Savaşı'ndan bir gün önce
küfrün liderlerinden kimin nerede öldürüleceğini teker teker
haber vermiştir. (Müslim, Cennet: 76)
Habeş kralı Necaşi'nin öldüğü gün Hz. Peygamber (s.a.s)
ashabına: "Bugün bir kardeşiniz vefat etti. Haydi namazını
kılalım" der. Kalkarlar, onun cenaze namazını kılarlar.
(Buhari, Cenaiz: 55)
Bir hadiste Peygamberimiz (sav) Ebu Süfyan'ın içinden
geçirdiklerine bir cevap vermiş ve Ebu Süfyan bu durum karşısında
bu mübarek insanın peygamberliğine şahitlik ettiğini
söylemiştir:
Ebu Süfyan mescidin bir kenarında oturuyordu. Birgün
Rasulullah (sav) elbisesine bürünerek evinden çıktı. Ebu Süfyan oturduğu
yerden: "Acaba bu ne ile mağlub etti" dedi. Rasulullah (sav)
Ebu Süfyan'ın yanına gelip eliyle onun sırtına vurdu ve: "Seni Allah
ile mağlup ettim" dedi. Ebu Süfyan: "Senin Allah Rasulu olduğuna
şahitlik ederim" dedi. (Haris; İbn Hacer Askalani, Metalib-u Aliye
4, Tevhid Yayınları, 1996, 3839, s. 17)
Peygamber Efendimiz (sav)'in insanların içinden geçirdiklerini
anlayıp, buna göre cevap vermesine bir diğer örnek
ise Vabısa (r.a.) ile ilgili olan hadistir:
Resulullah (sav)'a geldim. Niyetim iyilik ve günahtan ona sormadık
bir şeyi bırakmamaktı. Etrafını Müslümanlardan bir cemaat
çevirmişti, durmadan ona sorup fetva istiyorlardı. Onları yara yara
ilerlemek istedim.
- "Allah Resulünden uzak dur, ey Vabısa!" dediler. Şöyle cevap
verdim: - Bırakın beni de ona iyice yaklaşayım! Kendine yakın olmak istediğim
insanların en sevimlisidir o!
- "Bırakın Vabısa'yı!" buyurdu. İki veya üç kere de bana hitaben:
- "Ey Vabısa yaklaş!" dedi. Nihayet O'na yaklaşıp önünde oturdum.
Bana şöyle buyurdu:
- "Ey Vabısa" sana ben mi haber vereyim, yoksa sen mi bana
sorarsın!"
- Bilakis sen bana haber ver! dedim. Şöyle buyurdu:
- İyilik ve günah hakkında sormak için geldin değil mi?
- Evet! dedim. Bunun üzerine parmaklarının uçlarını bir araya
getirip onlarla göğsüme vurarak şöyle buyurdu:
"Ey Vabısa, kalbine danış, kendine danış! –iyilik, insanlar sana
fetva verseler, fetva vermeseler de, kendi kalbinin yatıştığı şeydir; günah
da, kalbi kazıyan (rahatsız eden) göğüste dolaşıp duran şeydir!"
(İbn-i Kesir, Peygamberimiz (sav)'in Şemaili, Mucizeleri, Çelik
Yayınevi, s. 361)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder